"Baba, Ruslar bize vurmak istiyor." | "Daddy, the Russians want to hit us". |
"Bir hedefi indirmek için bir dostu vurmak, başarılması oldukça güç bir iştir." | Shooting through a friendly to hit a target is a tricky thing to pull off. |
"Bir kıza yerdeyken vurmak olmaz." | Don't hit a girl when she's down. |
"Durun haydutlar, başka birine vurmak istemiyorum" dedim. | I said, 'Stop, you banditos! I don't want to have to hit anyone else. ' |
"Kaldırım taşı" çünkü park ettiğin zaman kaldırım kenarındaki taşa vurmak istemezsin. | because when you park, you don't want to hit the curb. |
"Balığımı ısıran köpekbalığını vurdum ama; ..."diye düşündü. | "But I killed the shark that hit my fish, " he thought. |
"Bana bira ver." veya "Evet, ona da sağlam vurdum." gibi anlamsız şeyler konuşmak. | To say inane stuff, like "beer me," or, "yeah, I'd totally hit that." |
"Bir yabancı bana dayak attı" Ben sana vurdum! | "A stranger beat you up"? I hit you. |
"Haydi, Leon. Sana dört kez vurdum" | I hit you four times." |
"Ona keskin tarafıyla vurdum." | I hit him with the blade. |
Bankayı kalbinden vuracağım, emanet dolabına gireceğim. | l will hit the heart of the bank, the safe deposit vaults |
Bir çocuğa vuracağım. | I will hit a child. |
Bundan sonra her zamankinden daha fazla vuracağım. | I will hit you more often than usual from now on. |
Büyük ihtimalle bunu yaptığıma pişman olacağım ama bunu yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Hatta bana bir tokat da yetmeyecek yanakların kızarana kadar bir sağdan bir soldan vuracağım. | And I naturally won't content myself with a slap, but will hit to the right and left until your cheeks swell up. |
Craig, evet vuracağım, uh, müzik, gadgetler. | Craig, y and I will hit, uh, music, gadgets. |
Denemediğin için sana vuruyorum. | I am hitting you because you didn't try. |