- Bıçaklarını bilemek için mi? | - To sharpen their knives? |
Bıçakları bilemek için kullanılan bir çeşit bileşim. | It's a compound used for sharpening knives. |
Duydum ki bir biley taşı ve keskisi varmış,bunları dişlerini bilemek için kullanıyormuş. | I hear he's got a whetstone and a chisel, and he uses them to sharpen his teeth. |
Silahlarını bilemek mi? | To sharpen your weapons? |
O bıçakları bilerim sıcağı umursamam. | I can sharpen them mower blades, don't mind the heat. |
Öyleyse ben de gider bıçaklarımı bilerim. | I am going home, to sharpen my knives. |
Onları benim yerime bilersin diye. | And you're sharing that with me why? I thought you'd sharpen them for me. |
"demirin demiri bilediği gibi, insan da insanı biler." | "as iron sharpens iron, so man sharpens another man. " |
Bütün bu şeylerin mucidi olan adamla bir tanışsam. Mutfaktaki sihirbaz teneke kutularını açar. Maydonez hazırlar, bıçakları biler. | If I meet that guy who had the idea to make all this stuff... wizard in the kitchen opens cans... prepares mayonnaise... sharpens knives |
Her yıl temmuzun 4'ünde, şapkasını ve yağmurluğunu çıkarır, kancasını biler, ve vahşileşir. | Every 4th of July, he gets out his hat and slicker, he sharpens up his hook, and runs wild. |
Bu kılıcı kahvaltıdan önce biledim. | Now, I sharpened this blade before breakfast. |
Yüzüğün bir kısmını biledim ki John'un elini sıktığımda batırıp bir miktar kan akıtabileyim. Dexter! | I sharpened part of it so that I could prick Joe's hand when we shake and draw a small drop of blood. |
Zırhınızı parlattım, kılıcınızı biledim, kıyafetlerinizi seçtim. Hava biraz soğuk Majesteleri. | I have polished your armour, sharpened your sword, selected your clothes, there is a slight chill in the air today, sir. |