Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Ben, neden Sara bilmiyorum ama gün zaman var bir gölge, bir yer üzerine iner karanlık, kanlı bıktırmak, savaş alanında aynı, itibariyle aynı seçim bölgesi bugün ve, oh, evet, bir mücadele olabilir Tüm gücüyle, | I don't know why, Sara, but there are days when a shadow descends upon a place, a dark, bloody pall, same as on the battlefield, same as at the precinct today and, oh, yes, |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
English | pall | Estonian | kolkuma |