'Evet, bayan, öğreneceksin, 'halkının da öğrenmek zorunda olduğu gibi, 'eğer midelerini yeniden doldurmak istiyorlarsa, 'yiyecekle birlikte biraz da gurur... '...yutmak zorunda olduklarını. | Ah, yes, Fräulein, you will learn, as, uh, your people will have to, that if they want to, uh, fill their stomachs again, they will have to swallow a little pride along with the food. |
(Mahir dış ses) Karanlık, umutsuzca seni yutmak istiyor. | The darkness wants to swallow you up. |
- Kızgın metal yutmak gibi. | Like swallowing' a branding' iron. |
-Tango, nar suyu, yutmak. | -Tango, grenadine, swallow! |
Ama kılıç yutmak tehlikeli değil mi? | But isn't swallowing a sword dangerous? |
"Yalar yutarım." | "I swallow." |
Bazı kızlar tükürür, ama ben yalayıp yutarım. | Some girls are spitters, but I 'm aswallower. |
Ben de kılıç yutarım. | I'm a sword swallower. |
Bu tabelayı yutarım. | I'll swallow this plate. |
Fran, bu parayı almazsan, o hapların hepsini yine bir güzel yutarım. | Fran, if you don't take it I'll swallow a bunch of pills again. |
- Nasıl yutarsın ki? | - How could you swallow one? |
Aslında kendi tükürüğünü yutarsın. | You can swallow your own saliva. |
Ağzına atar ve yutarsın. | You pop them in your mouth and swallow. |
Belki ölüm meleği abi zili çalar da ilaçlarını kendi kendine yutarsın. | Maybe angel-of-death dude should call it a day and swallow some pills yourself. |
Bütün jiletleri yutarsın tahminimce. | My guess is you'd swallow the entire razor. |
"Zulmet sapkın ruhları yutar." | "Darkness swallows up stray souls." |
Adamı yutar. | It swallows men. |
Avını yakalar, evirir çevirir, suyun içine çeker, boğar.. ..ve sonra onu yutar. | He grabs on, spins around, takes it down and drowns it, and then swallows it. |
Bazen insanları yutar. | It sometimes swallows people. |
Daha önemlisi kas güçleriyle. Yalnız da gelmezler. Çünkü burası yalnızları yutar. | They'd never come here alone because this place swallows loners. |
"Birader, bir sinek daha yuttum." | "Oh, brother, I just swallowed another fly." |
- Ama yuttum. | I swallowed it. |
- Bir böcek yuttum. | - I swallowed a bug! - Oh. |
- Bir tanesini yuttum! | - I swallowed one! |
Davamıza ihanet etmeden, kara hapı yutacağım. | I will swallow the blackened pill before I betray the cause. |
Kendi doğrumu yutacağım. | I guess I will swallow my truth. |
Seni bir lokmada yutacağım. | l will swallow you up. |
Ve şimdi de bir adet mentos yutacağım. | [SIGHS] And now, I will swallow a Mentos. |