"Bu havayı seninle solumak istiyorum." | "I want to breathe this air with you." |
# O solumak için, öldüreceğim hava. # | ♪ He's the air I would kill to breathe ♪ |
- Taze hava solumak ne güzel. | - l'm glad to breathe the fresh air. |
-Bu havayı solumak güvenli mi? | -Is it safe to breathe the air? |
Başka bir deyişle, temizlik yapamam, çünkü toz solurum. | In other words, I can't clean because I'll breathe dust. |
Ben de sizinkinin dumanını solurum. | l'll just breathe the air. |
Alev solursun.. | You breathe a flame, |
Avcı, ölüm solur. Avcı rüyasında ölüm görür. | Death is what a slayer breathes, what she dreams about when she sleeps. |
Dışarı çıkmadan önce, egzersiz yaparak tamamen oksijen solur. | Before going outside, he breathes pure oxygen while he's exercising. |
Ve bu dinlenme durumunda insan vücudu dakikada 0.3 litre oksijen solur ya da kabaca, dört günde 2000 litre. | At this continued state of rest... the human body breathes 0.3 liters of oxygen a minute... or roughly 2,000 liters in four days. |
# Başıboş çöllerden geçtim # # Dağ havasını soludum # | ♪ Crossed the deserts bare, man ♪ ♪ I've breathed the mountain air, man ♪ |
- Onu soludum, Tina. | - I breathed it, Tina. |
Bu arada siz gittiğinizde, gemi tarafından oluşturulan.... ..sülfür temelli atmosferi soludum. | While you were gone, I breathed some of the sulphur-based environment... ..being created by the ship. |
Gelecek dünyanın toprağında gezdim ve havasını soludum. | I've walked the future world and breathed its air. |
Havayı soludum. | I breathed the air. |
Evet soluyorum Ethan. | Yes, I am breathing, Ethan. |