"Baba, hayır!" diyen biriyle milyon dolarlık yatırım yapmak istemediklerine inanamıyorum. | I can't believe they didn't want to invest millions with a guy who says, "Daddy, no!" |
"Kemik iliği nakli, standart bir prosedür haline geldiğinden, Great Benefit, kemik iliği kliniklerine yatırım yapmak üzere finansal olarak hazırlanmalıdır." | "Since bone marrow transplants have become standard procedure, we would be financially justified in investing in bone marrow clinics." |
- Evet, borsaya yatırım yapmak istiyor. | Oh? Yes, she's looking to invest in the markets. |
- Evet, onunla yatırım yapmak zorundaydık. | Yeah, we had to invest that. |
- Evet. Ekipmana yeniden yatırım yapmak yerine sigorta parasını alıp işe son verebiliriz. Borçlarımızı ödedikten sonra geriye bize hala para kalır. | Instead of reinvesting in the equipment, we could take the insurance money and dissolve the business, and after we pay off the debts we'd still have some money left over. |
Belki ben de yatırım yaparım. | Maybe I'll invest too. |
Belki o parayla yatırım yaparım. | Yeah, I would. Maybe I'll invest it. |
Ben inandığım insanlara yatırım yaparım. | I invest in people I believe in. |
Ben sadece sen toplamaya gelene kadar sermayene yatırım yaparım. | I simply invest your capital until you come to collect. |
Ben yatırım yaparım. | I do investments. |
Daha istikrarlı bir hisseye yatırım yaparsın. | You reinvest in a more stable stock. |
Kazanmak için yatırım yaparsın. | You invest to make money. Don't you? |
Sen insanlara yatırım yaparsın Ari, ürünlere değil. | You invest in people, Ari, not product. |
Umarım akıllı yatırım yaparsın. | I hope you invest it wisely. |
Yeterli miktarı toplar akıllıca yatırım yaparsın, sonra da Adler'in yurdu istediği bağımsızlığa kavuşmuş olur. | You raise a sufficient amount, you invest it wisely and then Adler's home may yet achieve the independence he hopes for. |
- Adanın geleceğine çok yatırım yaptım John. | I'm deeply invested in the future of the island, John. |
- Buna çok fazla yatırım yaptım. | - I've invested so much. |
- Paramızla bu velet için yatırım yaptım. | I invested our money for this shortie. |
-Pekâlâ Dawson, işte teklifim. Hızlı bir şekilde büyük paralar kazanmak istediğini biliyorum. Senin için Stepatech adında bir şirketin hisselerine yatırım yaptım. | l know that you need to make money and that you need to make it fast, so l've invested you in this biotech company called Stepatech. |
...ve bu parayla domuz sucuğuna yatırım yaptım. | I invested in chorizo sausage. |
Biraz yatırım yapacağım ve geri kalanını bankadan çekeceğim. | I will invest some money and the bank will provide me with the rest. |