- Soyumuzu güçlendirmek için son çareyi! | - Waiting - For the final solution to strengthen the strain |
Ama bunu şehri güçlendirmek için yapıyordum, tehlikeye sokmak için değil. | But I am doing it to strengthen the city, not to endanger it. |
Amacımız bedeni şımartmak değil, ruhu güçlendirmek. | Our aim is not to pamper the body, but to strengthen the soul. |
Ancak burada görülen mikrop bitkilerin bağışıklığını güçlendirmek amacıyla kullanılıyor. | Microbes used on this strengthens the plant's immunity. |
Aralarındaki bağı güçlendirmek için erkek dişiye bir hediye veriyor. | To strengthen their bond, he offers her a gift. |
- Çayımızı paylaşacağız, ahbap! - Bu dostluğu güçlendirir. | - It strengthens friendship. |
Acı daha da güçlendirir sadece. | The pain just strengthens that. |
Bu aşığın kemiklerini güçlendirir ve aklını başına getirir! | This strengthens bones, and puts sense in the head! |
Bu birliktelik nadirdir ama ortak doğaları ortak tutkularını güçlendirir ve aralarındaki bağı kuvvetlendirir. | This dynamic is rare, but the symbiotic nature of their mutual desires actually strengthens their affinity for one another. |
Dua ettiğimiz her tesbih savaşçı ruhumuzu güçlendirir. | Each rosary we pray strengthens our fighting spirit. |
Aşıyı daha tutarlı tepki için güçlendirdim. | I have strengthened the vaccine for a more consistent response. |
Dün gece söylediğim gibi ışını genişlettim ve güçlendirdim. | I've widened and strengthened the beam, like I said last night. |
Lamar gibi çocukları korumak için sosyal güvenlik programlarını güçlendirdim. | I strengthened the safety net to protect kids like Lamar. |
İlk olarak, bakırdan şeyler yaptım... ve parmaklarımı güçlendirdim. | I began making copper objects. And thus strengthened my fingers. |
Şeytan tohumu otunu kullanarak bağışıklık sistemini güçlendirdim. | I strengthened her immune system using devil's-weed. |