# Büyüleyicidir aynada yüzünüzün değişimini gözlemlemek | # It's fascinating to observe what the mirror does |
- Bazı şeyleri gözlemlemek işi. | He's paid to observe things. |
- Doğaüstü olayları gözlemlemek için mi buradasınız? | - Are you here to observe the phenomena? |
- Hayır, ben sadece gözlemlemek istiyorum. | No, I just want to observe. |
- Onları gözlemlemek isteyen sendin. | You were the one who wanted to observe them. |
-Ben görür VE gözlemlerim. | - I see AND observe. |
Ama diğerlerini tedavi ederken onu sıklıkla gözlemlerim ve bu sayede ondan, insan etkileşimi hakkında çok şey öğrendim. | But I often observe as she practises medicine and have learned much about human interaction from her. |
Ben bakmam, gözlemlerim. | I don't see. I observe. |
Ben senin biyopsini yaparım ve gelip seni gözlemlerim. | Yeah. I'll do your biopsy and then I'll come observe you. |
Bende senin gibi dünyayı ve etrafımdaki insanları gözlemlerim ve bütün varlıkları | Like you, l observe people and the world around me. All that exists. |
Ama uzun süre gözden uzak kalırsan insanlara karşı yabancılaşırsın. O yüzden aralarına karışır, gözlemlersin... Sonra görünmez dünyana dönersin. | But you stay invisible too long, the human race starts to look like another species, so you venture out, you observe, and then you return to your invisible world, like a ghost. |
Böylece gercekte sadece dünyanin herhangi bir yerinde degistirebilecegin hicbir sey gözlemlersin. | Then only you actually observe anything, anywhere in the universe, to change it. |
Dalgayla kafa kafaya çarpışabilirsin ya da doğanın kurallarını gözlemlersin. | You can fight things head-on or you can observe the laws of nature. |
Sen gözlemlersin , Douglas, başka bişey yapma. | You observe, Douglas, nothing more. |
Birisi önce kendini incelemeden diğer kişiyi gözlemler ve incelerse ekipmanlarımızın uygun olarak kurulduğunu nereden biliriz? | If one observes and studies another person without having first studied oneself, how do we know whether our instruments are appropriately set? |
O sadece gözlemler. | He just observes. |
SWORD dünya dışı durumlar da dahil olmak üzere olayları gözlemler ve cevap verir. | S.W.O.R.D.S observes and responds situation involving... any extraterrestrial presence. |
İki takım da rakibini gözlemler, yeteneklerini, eğilimlerini tartar. | Each team observes their opponents, assesses their skills, theirtendencies. |
İyi bir diplomat, Bay Adams, çok gözlemler, nadiren harekete geçer ve yumuşak bir şekilde konuşur. | A good diplomat, Mr. Adams, observes much, acts little and speaks softly. |
"Keçiye benzeyen bir yaratığı gözlemledim ve takip etmeye,. | "I have followed and observed a goat-like creature |
- "Ama" ile aynı şey. Belirtilmesi gereken birkaç temel sorun gözlemledim. | I have observed some underlying issues that need to be addressed. |
- Oradaydım, ama sadece gözlemledim. | - I am there, I observed. |
...bu üç silahşörü gözlemledim. | I have observed these three swashers. |
3 hasta gözlemledim ki ihtiyaçları da yoktu. | I've observed three patients receive needle decompression in the field which they did not need. Is that a fact? |