Başka bir buluşma ayarlayabilmek için herhangi bir istihbaratınız var mı? | Do you have any other informants that could help set up a meeting? |
Marshall, baban bu işi ayarlayabilmek için bir sürü dertle uğraştı. | marshall, your dad went through a lot of trouble to set this up. |
- Bu öğleden sonra bir görüşme ayarlayabilirim. | - I can set up a meeting this afternoon. |
- Hayır, adamım, senin için ayarlayabilirim. | - No, man, I can set you up. |
- Nereye gitmek istersen ayarlayabilirim. | I can set you up wherever you wanna go. |
- Onu sana ayarlayabilirim. | - Might set you up with him. |
- Sana bir çeşit iş ayarlayabilirim orada. | Might be able to set you up with some work there. |
"ve saatini medcezire göre ayarlayabilirsin." | "and you set your watch by the coming and going of the tides. " |
- Saatini bir dakikaya ayarlayabilirsin. | You can set your watch by it. |
- Saatini buna göre ayarlayabilirsin. | - You can set your watch by it. |
Ama istersen sen ayarlayabilirsin. | But you could set that up if you want to. |
Annem daima derdi ki, kalbini bu saate göre ayarlayabilirsin. | My mom always used to say that you could set your heart by that clock. |
Bana ve arkadaşlarıma üç ya da dört takım lastik ayarlayabilir misiniz? | How 'bout setting me and my friends up with three or four sets each? Guido! |
Sandviççi fikrimizi kafasına sokabilelim diye Dekan'la bir görüşme ayarlayabildim. | I managed to set up a meeting with the Dean, so we can pitch him our sandwich shop idea. |