| 'Kim küflü ekmeğin üzerinde aşk yapmak ister? ' | Who would make love to a plate of moldy bread?" |
| - "Okey" aşk yapmak anlamında. | - The okay to make love. |
| - Evet? Seninle aşk yapmak istiyorum. | I do want to make love to you. |
| - Seninle aşk yapmak istiyorum! | -I want to make love to you! |
| - Seninle aşk yapmak. | - To make love with you. |
| - Ben aşk yaparım. | - I make love. |
| Bir kadına böyle aşk yaparsın. | And this is how you make love to a woman. |
| Sen onunla aşk yaparsın | You make love to her |
| Böcek uçar ve başka bir ruh eşine konar, onunla aşk yapar dolayısıyla onu polenlemiş olur. | After the insect flies off it spots another soul-mate flower and makes love to it, thus pollinating it. |
| Seninle aşk yapar ve sen ona onu sevdiğini söylersin | She makes love to you and tell you you're in love |
| Korkarım ki, aşk yaptım. | I'm afraid I made love to it. |
