... Sadece gerçekten büyük bir rakamla ortaya çıkmak istedik." | We just really wanted to come up with a really big number. |
Amerika'nın şenlendirilmesinin yeni bir muhasebesiyle ortaya çıkmak zorundayız. | We have to come up with a new accounting of the peopling of the Americas. |
Belki de "Standart Model" yanlış ve daha iyi bir modelle ortaya çıkmak zorundayızdır. | Maybe the standard model is wrong and we have to come up with a better model. |
Bu korkunç soğuğa dayanmak için, atalarımız gerçekten dâhiyane bir şeyle ortaya çıkmak zorundaydı. | To withstand this terrible cold, our ancestors had to come up with something really ingenious. |
Dinle, benim sorunum sadece bir planla ortaya çıkmak değil. Bir yapbozun parçalarını doğru yerine oturtmam gerekiyor. | See, my problem is not only I have to come up with a scene, but it's gotta have the right shape to fit in the jigsaw puzzle. |
Ve ben de... size gelmiş bulundum ve aniden ortaya çıkarım diye düşündüm. | and I happened... to come by your place and I thought I'd just come up. |
Peşinde yarım düzüne uluslararası birim varken sadece bunun gibi özel durumlarda ortaya çıkarsın. | When you have half a dozen international agencies calling for your head, you only come up for air on special occasions, like this. |
Bazen ortaya çıkar, Abby. Seni ve anneni ne kadar özlediğini biliyorsun. | I mean... it comes up sometimes, Abby, you know, how he misses you or your mom. |
Bu mekanize birlik, yoluna çıkan bütün engelleri aşmayı bilir. Doğal afetlerle tekrar ve tekrar karşılaşır, Zarar görse de, daima gülerek yeniden ortaya çıkar. | A mechanized army on wheels that rolls over any obstacle in its path, that meets calamity again and again, but always comes up smiling. |
Bunlar gül güzelliğini kaybettiğinde ortaya çıkar. - Anlarsın ya. | Well, this sort of thing only comes up when the bloom goes off the rose if you know what I mean. |
Eğer Kate McPherson'a bir şey olursa, o ceset ortaya çıkar. | Anything happens to Kate McPherson, that body comes up. |
Hep gül kokusuyla ortaya çıkar! | He always comes up smelling of roses! |
Bir okul çocuğu gibi, kendi adıma bir düstur ile ortaya çıktım: | As a schoolboy I came up with a motto for myself: |