Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Bu noktaya dediler, hiç Modern zaman, hiçbir inandırıcı bilgin, hiçbir güvenilir bilim adamı herhangi bir kanıt bakar O eski yabancı meraklıları ortaya koymak ve söylemek, "Evet, bu eski uzaylılar kanıtı. " | Up unto this point, to modern time, no credible scholar, no credible scientist looks at any of the evidence that ancient alien enthusiasts put forth and say, "Yes, this is evidence of ancient aliens." |
Levengood bir ortaya koymak şaşırtıcı yeni bir teori. | Levengood put forth a startling new theory. |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
English | put forth |