Belki beni sokmak istedi. | Maybe it wanted to sting me. |
Beni buraya sokmak istemeseydiniz, hayatımı bir dolu yalanla doldurmamanız gerekiyordu. | If you really didn't want me here, then maybe you shouldn't have filled my life with so many interesting lies! |
Benim önerim aralara hayvanları cezbedecek bir şeyler sokmak. | - All I'm suggesting is that we occasionally throw in a little pet appeal. |
Birisini sokmak nasıl bir duygu? | What am it like to sting someone? |
Bu adadaki her şey, can acıtmak, ısırmak ve sokmak için mi tasarlanmış? | It's just that... ls everything on this island designed to prick or bite or sting? |
- Suratını sokarım, sokarım. | I sting your face. Sting, sting, sting. |
At sineği gibi uçar, pire gibi sokarım. | Float like a horsefly, sting like a flea. |
Ben de sokarım, arılar. | I sting too, bees. |
Robot kelebek gibi uçar, robot arı gibi sokarım! | Float like a float-bot, sting like a stinging machine! |
Suratını sokarım! | I sting your face. |
"Beni sokarsın." | "You're gonna sting me." |
Kurbağa der ki; "Olmaz, beni sokarsın, ölürüm." | Frog says, "No way. You'll sting me and I'll die. " |
Kurbağa diyor ki, "Seni sırtımda karşıya geçirirsem, giderken sokarsın beni." | Frog says, "if I give you a ride on my back, You'll go and sting me." |
Akrep kurbağanın sırtına atlar. Kurbağa gölün yarısına kadar gelir. Akrep onu sokar. | So, scorpion gets on the frog's back, and frog makes it to the middle of the pond, and the scorpion stings him. |
Dikkat et, sokar. | Mind her, she stings. |
Doğruca sana doğru uçar... ve saçlarına ya da bir yerlerine takılırsa da... hemen sokar... | Flies straight at you - stings right away too, if the gets caught - in your hair or elsewhere. |
Her birini birkaç tane arı sokar. | Several stings at one go... |
Paniklersin, paniklediğinde de seni sokar. | You panic, and when you panic, it stings you. |
"Seni sokacağım" | "I will sting you" |