"Savaş rüzgarlarıyla yüzleşmek için geliyoruz. | "We are rising up to face storms of battle. |
"Ölümle yüzleşmek hayatımı değiştirdi." | "Staring death in the face has changed my life." |
'Yine de er yada geç onlarla yüzleşmek zorundayım.' | 'Either way, I had to face them sooner or later.' |
- ...gerçekle yüzleşmek zorunda kalacağım. | I'm gonna have to face reality. |
- Ama bu korkularımızla yüzleşmek için en iyisi. | - But it is always best for us to face our fears head-on. |
# Dünyayla yüzleşirim | I will face the world |
- Onlarla nasıl yüzleşirim? | - How will I face them? |
Ama olmazsa bununla da yüzleşirim. | But if not, I'm ready to face that head on, nose to nose, neck to neck too. |
Aşağıda nasıl yüzleşirim onlarla? | So how can I face them down there? |
Bebeği teslim ettiğim zaman, sizinle istediğiniz zaman yüzleşirim. | Once I've delivered the baby, I'll face off with you anytime you like. |
- O hâlde sonuçlarıyla yüzleşirsin ama en azından cesurca davrandın. | Well, then you face the music. But at least you were brave. |
Ama ancak olursa yüzleşirsin. | But the time to face it is after it has happened. |
Artık farklı olduğundan, artık yeteneklerinin olduğundan acı tarafından tetiklenen yetenekler ya bununla yüzleşirsin ya da bir daha asla uyuyamazsın. | That you're different now, that you have abilities, abilities triggered by pain, and either you face that or you don't sleep again. |
Bazen hayatta kim olduğunla yüzleşirsin. | Sometimes in life you have to face who you are. |
Benim yaşımdaysan, gerçekle olduğu gibi yüzleşirsin. | At my age I do not fear to face the truth. |
Bence bariz belli, kazanan yaşar kaybeden kesin ölümle yüzleşir. | I think it's pretty obvious, 'cause the winner lives and the loser faces certain death. |
Bir mühendis her zaman nesnelerin kâğıt üzerinde tanımlanmış şekilleriyle yüzleşir. | An engineer always faces the task Of describing shapes of objects on paper. |
Bütün olanlarla cesurca yüzleşir. | She faces it all so bravely. You must think I'm awful. |
Edvard Munch tekrar halkla yüzleşir ve tam olarak nerede durduğunu ve neyi temsil ettiğini gösterir. Şimdiye kadar yarattığı her şeyi sergiler: | Edvard Munch again faces the public... and to show exactly where he stands and what he stands for exhibits everything he has ever created: |
Gerçek şampiyon düşmanlarıyla yüzleşir ve onları yener. | A true champion faces his enemies and he conquers them. |
- Bununla yüzleştim. | - I faced it. |
- Korkularımla yüzleştim ve Süvari'nin mezarını bulmaya karar verdim. | I have faced my fears, and come out determined to locate the Horseman'sgrave. |
- Korkularımla yüzleştim ve ona söyledim. | - I faced my fear, I told her. |
Ama ben yüzleştim. | Yeah, well, I just faced it. |
Ama bütün zorluklarla tek başıma yüzleştim. Düşman topraklar, vahşi yaratıklar, insanların bile girmeye cesaret edemeyeceği iğrenç bataklıkların derinliklerinde pusu kurmuş kana susamış kabileler. | But I faced every hardship quite alone-- the hostile lands, the ferocious beasts, the bloodthirsty tribes lurking in the depths of contaminated plateaus where even the humans dare not go. |
- Ama onlarla yalnız yüzleşeceğim. | But I will face them alone. |
- Korkumla yüzleşeceğim. | - I will face my fear. |
Bu durum her neyse onunla yüzleşeceğim. | And I will face whatever it is. |
Bu söz konusu muhafızla yüzleşeceğim ve bu biçare laneti ortadan kaldırabilecek suyla geri döneceğim. | I will face this guardian and return with the water that will undo this wretched curse. |
Elijah Muhammed ve İslam dini alenen suçlanmadan bununla yüzleşeceğim. | I will face it before denouncing... Elijah Muhammad and the religion of Islam. |