| - Ben... bundan bahsetmek istemedim. | I didn't like to mention it. |
| - Bu gece işten, Chilton'dan ya da emeklilikten bahsetmek yok. | Please help me out tonight. No mention of work, or Chilton, or school, or retirement. |
| - Bundan bahsetmek hiç aklına gelmedi mi? | - You could've mentioned that? |
| - Bundan bahsetmek isteyebilirsin. | You might want to mention that |
| - Diğer yandan,Time dergisinde Charlie McVicker için iki sütun kapladın, ve yayında Alben Barkley'den bahsetmek için Lowell Thoomas'ı seçtin bu iyi... | - On the other hand, you got two columns in Time magazine. For Charlie McVicker, and you got Lowell Thomas to mention Alben Barkley on the air: That's good: |
| - Babasından bahsettim. | - I mentioned her father. |
| - Evet, efendim. Bu röportajda, Jordaan Hattı diye geçen bir yerden bahsettim. | In this interview, I mentioned a place called Jordaan Siding. |
| - Ona film fikrinden bahsettim. | - I mentioned the idea of a film. |
| - Onlardan sana mı bahsettim? | -I mentioned those to you? |
| - Paranı kaybetmenden bahsettim. | - I mentioned your losing your money. |
