Ama onun bilmediği şey ise dünyasının Thierry'ninkiyle çarpışmak üzere olduğuydu. | And although he didn't know it yet, his world am about to collide head-on with Thierry's. |
Daha düzgün bir hesaplamaya göre, gidişatımız yıldızla çarpışmak yerine koronosferine yakınlaşmak olacak. | A more precise calculation of our heading show's that we will not collide with the star, but rather, make a close approach near it's coronasphere. |
Dostlarım sokağa gidiyor olabilirler ama Crescent Circle'dan gelen 21.10 otobüsü Starlight Freight Express treni ile çarpışmak üzere. | My associates may be headed to the alley, but the 940 bus from Crescent Circle... is about to collide with the Starling freight express. |
Luke ile olan ilişkim ayrı bir dünyada olabilirdi ama görünüşe göre gezegenler çarpışmak üzereydi. | My relationship with Luke may have existed in a separate world, but apparently the planets were about to collide. |
İki tren kafa kafaya çarpışmak üzere ve ben onları konuşarak ikna etmeye çalışıyorum. | Two trains are about to collide and I'm trying to talk them out of it. |
Bir partükül bir diğeriyle çarpışır, gazlar genişler, gezegenler büzülür,... ve sen onu farketmeden önce, uzay gemilerimiz ve sanal odalarımız... ve... tavuk çorbası. | One particle collides with another, gases expand, planets contract and before you know it, we've got starships and holodecks and... chicken soup. |
En sonunda, okyanus tabanı ile çarpışır ve su yüzeyine çıkarak, hava tarafından ısıtılır. | Finally, it collides against the bottom and returns towards the waters of the surface, where it reheats. |
Çok fazla çekim gücünde ise gezegen ile çarpışır. | Too much gravity, and it collides with the planet. |
Başka bir patenci ile çarpıştım ve o yaralandı. | I collided with another skater and she got hurt. |
Ve benim takip ettiğim zaman durduruldu Bir yaya ile çarpıştım. | And my pursuit am halted when I collided with a pedestrian. |