Kendisi sanatçıdır ve zindeliğinizi olduğu gibi somutlaştırmak istiyor. | He's an artist and feels you embody the very image of vitality. |
Duygularımızı somutlaştırır nefes kesen bir güzelliği vardır ama en önemlisi kelimelerle anlatılamayanları anlatır. | It embodies our emotions, it is breathtaking in its beauty, and most importantly, it expresses what cannot be put into words. |
Kendo, Samuray'ı, ideallerini, adanmışlığını ve teslimiyetini somutlaştırır. | Kendo embodies the samurai, its ideals, dedication and commitment. |
Kutsal su, Tanrının sevgisinin temizliğini somutlaştırır. | Holy water embodies the purity of God's love. |
Slogan, birimi somutlaştırır. | A motto embodies the spirit of the unit! |