Amaç bilinç altını şekillendirmek, sana tuzak kurmaktır. Erkek kızla tanışır, aşık olurlar, çayırlarda koştururlar. Hayat bu şekilde ilerler. | There to shape your foundations, to set you up - boy meets girl, they fall in love, they go skipping through the meadows and that's how your life is set. |
Bazen gelecekteki yaşamı şekillendirmek için yardım isteriz. | Sometimes we're asked to help shape the future of the world. |
Britanya'daki Endüstri Devrimi ülkeyi yeniden şekillendirmek üzereydi. | The Industrial Revolution in Britain am about to reshape the country. |
Bu çok para demek ve hastane politikasını şekillendirmek için fırsatın olacak. | It means a lot more money, and you'll have a chance to shape hospital policy. |
Bunlar, projeyi yönetmek ve şekillendirmek için Amerikalı psikiyatristlerle birlikte çalıştılar. | They worked with American psychiatrists to guide and shape the project. |
"Güçlü bir iradeye sahip olan insan, dünyayı istediği gibi şekillendirir." Goethe. | "A man with a strong will shapes the world at his taste" Goethe. |
Bu engin kaya ve buzul bariyer, öyle büyüktür ki dünyanın iklimini şekillendirir. | This vast barrier of rock and ice is so colossal it shapes the world's climate. |
Bu, vücutlarını şekillendirir. | It shapes their bodies. |
Evrim, varoluş yapılarını, küçük değişikliklere uyarlayarak nesiller boyunca yeniden şekillendirir. | Evolution reshapes existing structures over generations adapting them with small changes. |
Evrimimizi kolektif zeka şekillendirir | The collective mind shapes our evolution. |
Yüzlerce 'outline' geçtim, şekillendirdim onu. | l have about a hundred outlines, but I've shaped it up. |
Bunu ben şekillendireceğim. Seni daha güçlü yapacağım,... ..Seni daha hızlı yapacağım. Seni daha ölümsüz yapacağım. | I will shape it, I will make you stronger I will make you faster, I will make you deadly. |