Kendine bir bahane bulmak için aksi davranıyorsun. | Making things awkward. To find an excuse for yourself. |
Ancak sanırım ben her zaman burada kalmak için bir bahane bulurum. | But I guess I just always find an excuse to stay here. |
Yolunu bulamazsan, bir bahane bulursun. | If you don't, you'll find an excuse. |
And sonra şühelinin nezarette olduğunu anladım, sonra merkez kütüphaneye girmek için bir bahane buldum. | And then I found out that there am a suspect in custody, so I found an excuse to get to central booking. |