Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
(Gülüyor) onu kına yakmak olsun. | (laughs) Let him gloat. |
Ben, kına yakmak eğilimi yoktur ama kazanmak istersiniz. | I don't tend to gloat, but I do like to win. |
Hayır, kına yakmak için buradasın. | No, you're here to gloat. |
Lizzie kına yakmak için buradaysan durma devam et. | Ah, Lizzie, if you're here to gloat, get on with it. |
Sanırım kına yakmak için aradın? | I suppose you rang to gloat? |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
Dutch | verkneukelen,verkneuteren, vermeien | English | gloat |
Estonian | ilkuma | French | se réjouir, se rémerveiller |
Japanese | 北叟笑む | Norwegian | gosse |
Portuguese | tripudiar | Spanish | relamerse |
Thai | อวด |