"Bir çay kaşığı ölümsüz aşk". "Bir tutam kapı açıkken çiş yapmak." | "One teaspoon eternal love, a dash of peeing with the door open." |
- Ama o çiş yapmak içindir! | But that's where she pees! |
- Sadece çiş yapmak demek. | LAUREN: It's a pee-pee. |
45 dakikada bir çiş yapmak zorundayım, ama en azından altından tuvalete. | I may have to pee every 45 minutes, but at least I get to pee in a gold toilet. |
Artık bezine çiş yapmak yok. | No more peeing in diapers! |
Üstüne çiş yaparsın. | You pee on it. |
- Hey, herkes havuza çiş yapar. | - Hey, everybody pees in the pool. |
Biraz çiş yaptım. | I peed a little. |
Mesela dün gece, Jada Pinkett Smith'le yan yana çiş yaptım. | For example, last night, I peed next to Jada Pinkett Smith, |