Turkish
| Example in Turkish | Translation in English |
|---|---|
| Ama sonuca gelmiş bunu var ise O zaman gösteriş yapmak gerekir. | But I've come to the conclusion that if you've got it then you must flaunt it. |
| Ya da kadınlar ve çocukları öldürmeyi seviyordur ve bölgemizde bunu gösteriş yapmak istiyor. | Or he just likes to kill women and children and wants to flaunt it in our territory. |
| Hanım, nasıl istersem öyle gösteriş yaparım. | Lady, I can flaunt what I like. |
| Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
|---|---|---|---|
| English | flaunt | Estonian | uhkeldama |
| Finnish | komeilla, leveillä | Italian | ostentare |
| Lithuanian | puikuotis | Polish | afiszować, obnosić |
| Russian | щегольнуть | Vietnamese | khoe |