Bence senin gerçek yeteneğin blöf yapmak iyi bir şekilde iddialarda bulunmak ve geri adım atmamak. | I think your real skill is the art of the bluff, making claims you know full well you can't back up. |
Buna blöf yapmak deniyor, turnuva oyuncusu. | It's called bluffing, tournament player. |
Data, zorlu bir rakipsin ve sana blöf yapmak daha da zor olmaya başladı. | You're getting harder to bluff. |
Elbette, bıçağımı blöf yapmak için kullandım. | Of course, I used my knife as a bluff. |
Evet, bu dünyada blöf yapmak gerekiyorsa... ben de herkes kadar blöf yapabilirim. | Yes, if that's what the world wants, bluff... I can be just as big a bluff as anyone. |
Asla hile yapmam, nadiren blöf yaparım demiştim. | No, I said I never cheated and I also said I hardly ever bluff. This is one of the 'hardlys.' |
Ayrıca iyi blöf yaparım. | Plus, I'm a great bluffer. |
O zaman blöf yaparsın. | Then you bluff. |
ben sana biraz ders vereyim genellikle paranla digerlerine blöf yaparsın! | Let me teach you a lesson You always bluff others with money! |
- Ona blöf yaptım. | - Simplify it for me. - I bluffed him. |
Ben de bundan emin olduğum izlenimi vererek ona blöf yaptım. | I bluffed him by giving the impression that I am absolutely certain of it. |
Ben... küçük bir blöf yaptım. | I... bluffed a little bit. |
Büyük biniciye blöf yaptım. | I bluffed the big ringer. |
Ringe çıktım, blöf yaptım, her şeyi yaptım. | I'd get into the ring with the guy. I bluffed him, I'd done everything. |