Daha da zoru öldükten sonra kendini çöp torbasına koyup bantlamak. | Even harder to tape yourself in a trash bag after you're dead. |
Onu zemine bantlamak istiyorum. | I want to tape it to the floor. |
Sonra onu bantlamak zorunda kaldım çünkü buradan kırıldı | Then I had to tape them because they snapped here. |
Tek yapmam gereken kuponlarımı bantlamak. | All I gotta do is tape my tickets back together. |
-Eğer bütün parmaklarımı kırarsam, tekrar bantlarım | If you broke all my fingers, then taped them back together... |
Ağzını bir daha açarsan, seni öndeki ağaca bantlarım, göğsüne bir boğa gözü çizerim ve o kaçağa adresi kendim veririm. | You open your mouth again, I will duct tape you to the front tree, paint a bull's-eye on your chest and give the runner this address myself. |
Ben bantlarım. | -Nice. Here, I'll tape it up for you. |
Bir söz daha söylersen bantlarım ağzını. | Hey! Moron, one more word out of you, and I'm gonna duct tape your mouth shut. |
Eğer çığlık atmaya kalkarsan, bu sefer ağzını bantlarım. | And then if you scream, I'll tape your mouth shut. |
"Hareket ederse bantlarsın, gıcırdarsa pas sökücü kullanırsın ve eğer sıkışırsa bir çekiçle vurursun." | "If it moves, you duct-tape it, if it squeaks, you WD-40 it, and if it's stuck, you hit it with a hammer." |
Bak, biraz bant alırsın, bantlarsın. | Look, you take some tape, you tape over the thing. |
Hareket ederse bantlarsın, ciyaklarsa pas sökücü kullanırsın sıkışırsa çekiçle vurursun. | If it moves, you duct tape it; if it squeaks, you WD-40 it; if it's stuck, you hit it with a hammer. |
İleride sana karşı olan olunca, gidip onların ağızlarını bantlarsın! | ln the future if people go against you, will you tape their mouths as well? |
- Peki bantlar nerede? | - Where are the tapes? - I don't know. |
-Tam da bantlar gönderilmeden. | -Weiss sent out the shipment of tapes. |
Anything benzin istasyonunun güvenlik bantlar? | Anything in the gas station security tapes? |
Aslında, seninle o bantlar için değiş tokuş yapabiliriz diye düşünmüştüm. | Well, I thought I could trade you for those tapes. |
Ayrıca bir takım listeler, grafikler ve bantlar da var. | I also have some charts, some graphs, some tapes. |
-Sekiz kutumu bantladım. | - Oh, I just taped up eight of my own boxes. |
Arkasından yaklaşıp ağzını bantladım. Kafasına bir şey geçirdim. Ve? | I took her from behind, taped her mouth and threw a hood over her head. |
Dersten sonra kilidi bantladım. | I've taped up the lock, after class. |
Eldivenlerini henüz bantladım. | I just taped your gloves. |
Ellerine fırın eldivenleri bantladım. | I taped oven mitts to their hands. |