Cooljugator Logo Get a Turkish Tutor

anlaşma yapmak

to make a deal

Looking for learning resources? Study with our courses! Get a full Turkish course →

Conjugation of anlaşma yapmak

Ben
Sen
O
Present tense
anlaşma yaparım
I make a deal
anlaşma yaparsın
you make a deal
anlaşma yapar
he/she/it makes a deal
Past tense
anlaşma yaptım
I made a deal
-
-
Future tense
anlaşma yapacağım
I will make a deal
-
-
Present continuous tense
anlaşma yapıyorum
I am making a deal
-
-

Examples of anlaşma yapmak

"Bir anlaşma yapmak ister misin?"

"Want to make a deal?"

- Avukatı anlaşma yapmak istiyor.

- His lawyer wants to make a deal.

- Ben bir anlaşma yapmak istiyorum ama.

You can try, but I'm willing to make a deal.

- Bir anlaşma yapmak isteyecek.

He'll want to make a deal.

Bir anlaşma yaparım ve sözümden dönmem.

I make a deal, that's the deal. Just like you.

O kızları geri almak için şeytanın kendisiyle bile anlaşma yaparım.

I would make a deal with the devil himself to get those girls back.

Onunla bir anlaşma yaparım.

I'll make a deal with him.

Sen bana bildiklerini söylersin, ben de sizinle bir anlaşma yaparım.

You tell me what you know and maybe we can make a deal.

Belki de Starkov ile bir anlaşma yaparsın.

Maybe you can make a deal with Starkov.

Bir anlaşma yaparsın, tanıklık etmeyeceğini kanıtlamak için parayı alırsın.

You make a deal, take the money to verify you won't testify.

Moskova'ya gidip, geri kalanını alıyoruz, Vladikavkaz'a gider sen Aslan'la 450.000 Pound'a bir anlaşma yaparsın KGB'nin adamı Çeçenistan'a gider ve Margaret'ı alır.

We go to Moscow, take the money, and go Vladikavkaz You make a deal with Aslan for 450.000 pounds

Ya bizimle bir anlaşma yaparsın, ve biz de meslektaşlarımızla bu işi çözeriz ya da federal polis tarafından alıkonulursun bu senin problemin.

Either you make a deal with us, and we'll solve everything with our colleagues in the federal police and you'll get yourself your real problem.

Çünkü, ya benimle şimdi bir anlaşma yaparsın.., ...ya da bu para için yıllarca savaşırız.

Because you can either make a deal with me right now or we can continue to fight about the money for years.

Magnussen sadece bir kişinin zayıflıklarını bulduğunda anlaşma yapar. Buna baskı noktası der.

Now, Magnussen only makes a deal once he's established a person's weaknesses, the pressure point, he calls it.

"Maxine Seagrave adında bir şeytanla anlaşma yaptım. "

"So I made a deal with a devil by the name of Maxine Seagrave."

- Annemle anlaşma yaptım.

What's goin' on? I made a deal with mom.

- Bir anlaşma yaptım.

- I made a deal.

- Jim, seninle bir anlaşma yapacağım.

-Well, Jim, I will make a deal with you.

Peki ya şuna ne dersin, seninle bir anlaşma yapacağım.

We'll see what I say ... will make a deal ...