"Astronot olmak istiyorum, keşfedilmemiş şeyleri keşfetmek istiyorum." | "I want to be an astronaut, discover new things." |
"Diğer gezegenlerdeki hayatı keşfetmek" | He had just one goal in life: To discover life on other planets. |
"Doğuştan itibaren hepimiz gerçek kimliğimizi keşfetmek için güdümlendirilmişizdir. | "From birth, "each of us sets out to discover who we really are. |
"Sanki sakin bir uçuştayken birinin hayatının sadeliğini keşfetmek gibi." | "On a previously calm airline flight to discover it's a literal fact in one's own life." |
"Aksi Reuben'i şimdiden yumuşatmaya başladım ve sanırım Seth'in büyük tutkusunun gerçek doğasını keşfettim." | "I've already begun to soften the dour Reuben, and I think I've discovered the real nature of Seth's grand passion." |
"Ama savaştaki görünmez düşmanın can sıkıntısı olduğunu keşfettim. | "But I've discovered, Doc, that the unseen enemy of this war... "...is the boredom that eventually becomes a faith... |
"Bunu keşfettim", "buna isim verdim". | "I've discovered this", "I've named that". |
"Buraya Lupin'i takip ederken geldim ama müthiş bir suç keşfettim... " | While chasing Lupin, I discovered all this! |
"Live at Budokan," albümüyse eğer, onu zaten keşfettim. | If it's "live at budokan," I already discovered it. |