"Aslında böyle biri yok." -"Sizin gibi düşünmediğim için üzgünüm Bayan Walter böyle bir kişi var ve bunu kanıtlamak için buradayım. | "That there's actually no such person?" "I'm sorry to disagree with you, Mrs. Walker, but not only is there such a person, but here I am to prove it." |
"Bedava, anında ve kullanışlılığını kanıtlamak için garip bir bayanın yanıma zıplaması gerekmiyor." | "It's free, instantaneous, and doesn't need a weird lady to hop over here to prove itself to me." |
"Bu deri altında hepimiz kardeşiz, ve bunu kanıtlamak için insanlığın derisini yüzmeye hazırım." | "*******skin, and i for one would be willing to skin humanity to prove it." |
"Dünyaya buraya ve herkese bunu kanıtlamak için geldim. | "To prove this to the world, you should come" |
"Evde olmadığımı kanıtlamak sizin işiniz." | 'It's your job to prove I wasn't.' Sir. |
- Ben gider, kanıtlarım. | I'll go and prove it. |
- Bunu nasıl kanıtlarım bilmiyorum. | - I don't know if I can prove that. |
- Eğer beni bu kafesten çıkartırsan, sana kanıtlarım. | - If you let me out of this cage, I'll prove it. |
- Konuşmaya devam edersen sana kanıtlarım. | Keep talking, I'll prove my point. |
-Bunu istediğine kanıtlarım ama sen... | - I could prove it to anybody but you. |
- Doğru, peki nasıl kanıtlarsın? | ~ Right, so how do you prove it? |
- Umarım bir gün yanıldığımı kanıtlarsın. | - I sure hope someday you prove me wrong. |
Al, sen her şeyi kanıtlarsın. | Here, you prove everything. |
Bak, ya bana dün gece nerede olduğunu kanıtlarsın, ya da hapse gidersin. | Look, you either prove to me where you were last night, or you go to jail. |
Belki bir gün bana öyle olduğunu kanıtlarsın. | Maybe you'll prove me wrong about that one day. |
"Yakından bir bakış, tahmin ettiğimiz şeyi kanıtlar... | "A closer look proves what we've guessed... |
# Termometreyi yükseltmem kanıtlar ki | ♪ The way that I move that thermometer proves |
- Aptal olduğunu kanıtlar. | It proves you're stupid. Exactly! |
- Bu aramızdaki farkı kanıtlar... | It proves that the differences we... |
- Bu da sizin bize casuslar yolladığınızı kanıtlar. | - Which proves you were spying on us. |
- Ama yanıldığınızı kanıtladım. | - But I proved you wrong. |
- Bunu artık biliyorum, kanıtladım. | - I know that now. I proved it. |
- Gücün kimde olduğunu kanıtladım. | - I proved who had the power here. |
- KGB nin yaptığını kanıtladım. | - I proved KGB did it. |
- Kendimi defalarca kanıtladım. | I've proved myself over and over. |
- Efendim, mahkemeye bunu kanıtlayacağım. | - Milord. I will prove this in court. |
Ama kendimi kanıtlayacağım! | But I will prove myself! |
Ama şimdi sana Mewtwo'nun orijinalinden daha iyi olduğunu kanıtlayacağım. | i may have been cloned from your dna, but now i will prove that mewtwo is better than the original-- superior to mew. |
Annem ve sen öyle düşünmeyebilirsiniz ama vakti geldiğinde ikinize de hatalı olduğunu kanıtlayacağım. | You and my mother may not think so, but I will prove you both wrong when the time comes. |
Aradığımız kişi El Macho, bunu kanıtlayacağım! | It is him, and I will prove it! |
Yanıldığınızı kanıtlıyorum. | I am proving you both wrong. |