- Erkekler birbirimize sadık kalmak zorundayız. | - Us men has got to stick together. |
Ama sağlam bir mazeretimiz var, tek yapmamız gereken sadık kalmak. | But we got a rock-solid alibi, and all we gotta do is stick with it. |
Belki de bazen bildiğiniz müziğe sadık kalmak daha güvenlidir. | Maybe sometimes it's safer to stick with the music you already know. |
Biz çizdiğiniz güvenlik planına sadık kalmak istiyoruz. | We very much want to stick to the security plan we've drawn up. |
Böyle bir şey yapmamızın tek yolu bir basit bir hikâye belirleyip, ona sadık kalmak. - Evet. | Okay, look, the only way we do anything like this is if we agree on a story, we keep it simple, and then we stick to it. |
Bak, bana doğru davranırsan belki de sana sadık kalırım. | Look, if you treat me right, maybe I'll stick with ya. |
Benle anlaşma yap, anlaşmaya sadık kalırım. | Make a deal with me, I stick to it. |
Bir anlaşma yaparsam, sadık kalırım. | I make an agreement and I stick to it. |
Bir karar verirsem, kararıma sadık kalırım. | Uh, if I have a conviction, I stick to it. |
Bob kafasını kullanır, ve ben düşünen adamlara sadık kalırım. | Bob uses his head, and I'll stick with a thinking man. |
Kurgusallığı azaltırsın, gerçeklere, alıntılara sadık kalırsın... | You tone down the speculation, stick to the facts and quotes... |
Steve'i seviyorsan, ona sadık kalırsın. | If you love Steve, you'll stick with him. |
Ve düzgün biriysen o genç kızı bırakır kendi türüne sadık kalırsın. | And if you were a decent human being, you would leave that young girl alone and stick to your own kind. |
Bir adam bir noktaya kadar hikâyesine sadık kalır. Gerçekleri anlatan adamdır o. | There's a pot which if a man still sticks to his story, that's a man that's telling you the truth. |
Beni başından savana kadar, sana sadık kalacağım. | I will stick to you until you throw me. |