Kalmak (to remain) conjugation

Turkish
30 examples
This verb can also mean the following: come to a halt, come, go bad, sour, spoil, reach a standstill, stay, wait, camp, fail

Conjugation of kalmak

Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Present tense
kalırım
I remain
kalırsın
you remain
kalır
he/she/it remains
kalırız
we remain
kalırsınız
you all remain
kalırlar
they remain
Past tense
kaldım
I remained
kaldın
you remained
kaldı
he/she/it remained
kaldık
we remained
kaldınız
you all remained
kaldılar
they remained
Future tense
kalacağım
I will remain
kalacaksın
you will remain
kalacak
he/she/it will remain
kalacağız
we will remain
kalacaksınız
you all will remain
kalacaklar
they will remain
Present continuous tense
kalıyorum
I am remaining
kalıyorsun
you are remaining
kalıyor
he/she/it is remaining
kalıyoruz
we are remaining
kalıyorsunuz
you all are remaining
kalıyorlar
they are remaining
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Past continuous tense
kalıyordum
I was remaining
kalıyordun
you were remaining
kalıyordu
he/she/it was remaining
kalıyorduk
we were remaining
kalıyordunuz
you all were remaining
kalıyorlardı
they were remaining
Present negative tense
kalmam
I do not remain
kalmazsın
you do not remain
kalmaz
he/she/it do not remain
kalmayız
we do not remain
kalmazsınız
you all do not remain
kalmazlar
they do not remain
Present continuous negative tense
kalmıyorum
I am not remaining
kalmıyorsun
you are not remaining
kalmıyor
he/she/it is not remaining
kalmıyoruz
we are not remaining
kalmıyorsunuz
you all are not remaining
kalmıyorlar
they are not remaining
Past negative tense
kalmadım
I did not remain
kalmadın
you did not remain
kalmadı
he/she/it did not remain
kalmadık
we did not remain
kalmadınız
you all did not remain
kalmadılar
they did not remain
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Past continuous negative tense
kalmıyordum
I was not remaining
kalmıyordun
you were not remaining
kalmıyordu
he/she/it was not remaining
kalmıyorduk
we were not remaining
kalmıyordunuz
you all were not remaining
kalmıyordular
they were not remaining
Future negative tense
kalmayacağım
I will not remain
kalmayacaksın
you will not remain
kalmayacak
he/she/it will not remain
kalmayacağız
we will not remain
kalmayacaksınız
you all will not remain
kalmayacaklar
they will not remain
Present interrogative tense
kalır mıyım?
do I remain?
kalır mısın?
do you remain?
kalır mı?
does he/she remain?
kalır mıyız?
do we remain?
kalır mısınız?
do you all remain?
kalırlar mı?
do they remain?
Present continuous interrogative tense
kalıyor muyum?
am I remaining?
kalıyor musun?
are you remaining?
kalıyor mu?
is he/she remaining?
kalıyor muyuz?
are we remaining?
kalıyor musunuz?
are you all remaining?
kalıyorlar mı?
are they remaining?
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Past interrogative tense
kaldım mı?
did I remain?
kaldın mı?
did you remain?
kaldı mı?
did he/she remain?
kaldık mı?
did we remain?
kaldınız mı?
did you all remain?
kaldılar mı?
did they remain?
Past continuous interrogative tense
kalıyor muydum?
was I remaining?
kalıyor muydun?
were you remaining?
kalıyor muydu?
was he/she remaining?
kalıyor muyduk?
were we remaining?
kalıyor muydunuz?
were you all remaining?
kalıyorlar mıydı?
were they remaining?
Future interrogative tense
kalacak mıyım?
will I remain?
kalacak mısın?
will you remain?
kalacak mı?
will he/she remain?
kalacak mıyız?
will we remain?
kalacak mısınız?
will you all remain?
kalacaklar mı?
will they remain?
Present negative interrogative tense
kalmaz mıyım?
do I not remain?
kalmaz mısın?
do you not remain?
kalmaz mı?
does he/she not remain?
kalmaz mıyız?
do we not remain?
kalmaz mısınız?
do you all not remain?
kalmazlar mı?
do they not remain?
Ben
Sen
O
Biz
Siz
Onlar
Present continuous negative interrogative tense
kalmıyor muyum?
am I not remaining?
kalmıyor musun?
are you not remaining?
kalmıyor mu?
is he/she not remaining?
kalmıyor muyuz?
are we not remaining?
kalmıyor musunuz?
are you all not remaining?
kalmıyorlar mı?
are they not remaining?
Past negative interrogative tense
kalmadım mı?
did I not remain?
kalmadın mı?
did you not remain?
kalmadı mı?
did he/she not remain?
kalmadık mı?
did we not remain?
kalmadınız mı?
did you all not remain?
kalmadılar mı?
did they not remain?
Past continuous negative interrogative tense
kalmıyor muydum?
was I not remaining?
kalmıyor muydun?
were you not remaining?
kalmıyor muydu?
was he/she not remaining?
kalmıyor muyduk?
were we not remaining?
kalmıyor muydunuz?
were you all not remaining?
kalmıyorlar mıydı?
were they not remaining?
Future negative interrogative tense
kalmayacak mıyım?
will I not remain?
kalmayacak mısın?
will you not remain?
kalmayacak mı?
will he/she not remain?
kalmayacak mıyız?
will we not remain?
kalmayacak mısınız?
will you all not remain?
kalmayacaklar mı?
will they not remain?

Examples of kalmak

Example in TurkishTranslation in English
"Bakire kalmak, çiçek açmamak oluyor."To remain a virgin means not to blossom.
"Burada kalmak tehlikeli."It is dangerous to remain here.
"Günden Kalanlar"ın son sahnesindeki yaşlı adamın dalgaların üzerinden baktığı ve neler olabileceğini düşündüğü gibi bir durumda kalmak istemedim.It's like that last scene in "remains of the day," where this old man is looking over these waves, wondering what could have been.
"Her şeye seyirci kalmak pek kolay değil. ""'Not that easy to remain uninvolved. "
(İçiniz kıpırdamıyorsa) (Bekar kalmak istiyorsanız)-Fair warning lf you stop to feel a tingle And you like remaining single
- Uçarken her zaman ayık kalırım.I always remain alert in flight.
...fazla ruj sürmek zorunda kalırım.I want to remain me.
Ben burada kafese kapatıldım ama bir şekilde özgür kalırım.Here I am, confined to a cage, but yet somehow I remain free.
Ben, aslan gibi, yerimde kalırım.I, lik e the lion, must remain in my place.
Biri seni dövmeye kalksa,sessiz mi kalırım sanıyorsun?"Would l remain silent, if someone came to beat you up?
"O yüzden sessiz kalırsın çünkü insanların senin hakkındaki fikirlerini bozmak cesaret ister. ""So you remain silent, because it takes courage to spoil what people think of you. "
- İç yoksa bekar kalırsın!Drink or remain a bachelor!
Bana yakın olduğun sürece hayatta kalırsın.As long as you remain within close distance to this, you stay alive.
Burada kalırsan, güçlerini kaybedersin... ve ebediyen fani kalırsın.If you stay here, you will lose your powers and remain a mortal forever.
Ebediyen, Apep'in bağırsaklarında kalırsın, tüm sonsuzluk boyunca yavaşça sindirilirsin.Till the end of existence, you'd remain in Apep's guts, slowly digested for all of eternity.
" Tamamen kaybolduğunuzda geriye bir tek umut kalır. ""When all seems lost, only hope remains."
"Kim kardeşini severse aydınlıkta kalır, asla düşmez."Whoever loves his brother remains in the light and does not fall.
"Posta güvercini ya da haber güvercini hayatı boyunca eşine sadık kalır. Ancak bu durum için, eşlerin birbirinden ayrılmaması gerekir. Özellikle de erkek kuş uzun bir seyahatten döndükten sonra eşi yanında olmalıdır."The racing pigeon, or homing pigeon... remains faithful to its mate throughout its life... provided that the mate is present at all times... especially when the male bird returns... after a long flight.
"Sizi temin ederim, buğday tanesi toprağa düşüp ölünceye kadar... "bir buğday tanesi olarak kalır. Ama öldüğü zaman ürün olur.I solemnly assure you, unless the grain of wheat falls to the earth and dies, it remains just a grain of wheat, but if it dies, it produces much fruit.
"ama geride acı bir gülümse baki kalır"But bitter smile remains.
300 yıl boyunca, hiç değişmedim ama, hemşiremin kollarında öldüğüm için itidalin ezasına katlanmak zorunda kaldım.For 300 years, I remained the same man but I had to endure the torment of continence because I died in the arms of my nurse.
40 yıldır, yaşam gücü göçü yapamaz diye uyanık kaldım.For 40 years, I have remained awake so that they cannot drain my life force.
Ada bu hale gelirken seyirci kaldım.I remained silent while the island became like this.
Arkadaşlarım "Leonid meteor yağmuru"nu gözlemlerken, ben de, oldukça heyecan verici "kütlesel sicimlerin .parçalanmaları" üzerine yaptığım çalışmalarımı tamamlamak için evde kaldım.While my colleagues are off observing the Leonid meteor shower I've remained behind to complete my paper on the decays of highly excited massive string states.
Başka bir tanesi de diğer yanıma, birisi neredeyse bana çarpıyordu, ben bir mağara gibi... ortasında kaldım.Another by this side, that almost.. hit me and another by the right. I remained there in the middle..
- O'Neill dönene kadar kalacağım.- I will remain until O'Neill returns.
- Onunla kalacağım.- I will remain with him.
- Ve burada kalacağım.- And here I will remain.
..ve ben burada yalnız başıma kalacağım...then l will remain here alone.
Aksi takdirde baba hep yanlız ve ben de öksüz kalacağım.Otherwise Papa will remain alone forever and I will remain an orphan.

More Turkish verbs

Related

Not found
We have none.

Similar

Not found
We have none.

Similar but longer

Not found
We have none.

Other Turkish verbs with the meaning similar to 'remain':

None found.
Learning languages?