"Selam, bana otobüs çarptı" doktor randevusuna geç kalmak için bir bahane olabilir. | "Hello, l am hit by a bus" is a reason to be late for a doctor's appointment. |
- Acele edelim, sınıfa geç kalmak istemiyorum. | - Let's hurry up, I don't want be late at class. |
- Balım, Audreylere geç kalmak istemeyiz. | Oh, honey, we don't wanna be late to Audrey's. |
- Hayır geç kalmak istemiyorum. | No, I-I don't want to be late. |
- Kabalık etmek istemem ama dışarı çıkmam gerekiyor ve geç kalmak üzereyim. | - I don't mean to be rude but I have to go out and I'm running late. |
Ne kadar geç kalırım bilmem, sen ye ve beni beklemeden yat. | I don't know how late I'll be, so eat and go to sleep without me. |
Ne kadar geç kalırım bilmiyorum. | I don't know how late. |
O zaman da işe geç kalırım. -Umurumda değil! | I don't care! |
Onu yaparsam da maça geç kalırım. O yüzden böyle bir şey olmayacak! | If I do that, I'll be late for the game. |
Seninle tanışmak güzeldi, Doug, yola koyulmam lazım, yoksa geç kalırım. | Well,it am great to meet you,doug,but I got to get going, or I'm gonna be late. Jim's never late. |
Onun yaptığını görürsen, geç kalırsın. | If you see him do it, you'll be too late. |
Sen yaptığın her şeye en az 15 dakika geç kalırsın. | You are always at least 15 minutes late for everything you do. |
çok geç kalırsın. | if you don't come back now. |
- Ben sormakta biraz geç kaldım. | - I just didn't ask her soon enough. |
Ama bir not bırakıp "Yalnız sohbetime geç kaldım" | "And didn't care enough To send a note home saying |
Ancak geç kaldım ve ikramiyeyi henüz alamadım. | The thing is, I got delayed and I didn't have time to cash in. |
Ben de o nedenle benden istediğini yaptım ancak çok geç kaldım. | So I did what he asked, but I am too late. |
Ben... çok geç kaldım. | I came in too late, didn't I? |