16 inç kalınlığında kuvvetlendirilmiş betan duvarlarla çevrili... orijinal olarak bir nükleer saldırıya karşı dayanmak için tasarlandı. | Surrounded by 16-inch reinforced concrete walls... originally designed to withstand a nuclear attack. |
Babam hapisteyken günlüklerine hayatın değerinin dayanabilme katsayımızla ölçüldüğünü uğruna savaştığımız şeyi unutmadığımız sürece yorgunluğa katlanmak, acıya dayanmak ve mücadeleye devam etmek için inanılmaz bir yeteneğe sahip olduğumuzu yazmış. | When my father am in prison, he wrote in his journals about how the value of life can be directly measured by our will to endure, that we have a remarkable ability to resist fatigue, to withstand pain, to keep fighting, as long as we don't lose sight of what we're fighting for. |
Balboa'nın bu katliama dayanmak için çok formda olması gerek. | Balboa has gotta be in great shape to withstand that butchery. |
Bu korkunç soğuğa dayanmak için, atalarımız gerçekten dâhiyane bir şeyle ortaya çıkmak zorundaydı. | To withstand this terrible cold, our ancestors had to come up with something really ingenious. |
Bu şekilde bir boğma şekline dayanmak beni aşar. | How anyone could withstand that degree of asphyxiation is beyond me. |
O zamanlar iyi dayandım ama daha sonraki hayatımda çok sorunlar yaşadım çünkü o olaylar geri geliyor ve asla unutamıyorsun. | I withstood it well... but I had a lot of trouble in later life... because those events would come back... and you never forget them. |
birçok silah yaratmak için acıya dayandım. | I have withstood pain to create many weapons. |