- Bu daha derine dalmak su altında daha az zaman ve arayacak daha çok alan demek. | -Got to dive deeper, less time underwater, cover less ground. |
- Buna aşağıya dalmak mı diyorsun? | Do you call this a low dive? Low enough. |
- Şnorkelimle okyanusa dalmak istiyorum. | - I want to bring my snorkel and dive in the ocean. |
80 kişi, çoğunluğu gençlerden oluşuyor, 40 metreye dalmak için hazırlanıyorlar. Paslı bir kompressörden pompalanan havayı iğreti hortumlarla soluyorlar. | 80 men, many of whom are still teenagers, are preparing to dive to over 40 metres, breathing air pumped through these makeshift tubes by this rusty compressor. |
Adamın ağzıyla dalmak istemeyeceği bir bayan iç çamaşırı dolabı yok. | There is not a ladies underwear drawer that this man did not want to dive face-first in. |
- Sonra onun altına daldım. | Then I dived under him. |
Ama ne kadar olduğunu bilmiyordum, bu yüzden yükseldim ve daldım ve farklı şeyler denedim, ve bir kuvvet ölçer aldım, kuvvetin döndürmesini gördüm. | But I didn't know how much that was, so I went up and skydived and I tried different things, and I took a G-meter up, see how much the Gs spun. |
Ayağımın altında yine o karanlık havuz açıldı ve ben içine daldım. | The black pool opened up at my feet again, and I dived in. |
Beni batırmaya çalışan bir şişko vardı ama onun altına daldım. | There was a fat boy who pushed me under but I dived underneath him. |
Buraya daldım, güç bela saklandım. | I dived into here. I just barely got away. |
Bayağıdır uzak kaldım, şimdi de derinlere dalıyorum. | You know, I haven't done this in such a long time, and I am diving right in the deep end. |
Ben yarın dalıyorum. Küçük Jacques'ı hatırladın mı? | I am diving tomorrow. |