"Bir anlaşma yapmak ister misin?" | "Want to make a deal?" |
- Avukatı anlaşma yapmak istiyor. | - His lawyer wants to make a deal. |
- Ben bir anlaşma yapmak istiyorum ama. | You can try, but I'm willing to make a deal. |
- Bir anlaşma yapmak isteyecek. | He'll want to make a deal. |
Bir anlaşma yaparım ve sözümden dönmem. | I make a deal, that's the deal. Just like you. |
O kızları geri almak için şeytanın kendisiyle bile anlaşma yaparım. | I would make a deal with the devil himself to get those girls back. |
Onunla bir anlaşma yaparım. | I'll make a deal with him. |
Sen bana bildiklerini söylersin, ben de sizinle bir anlaşma yaparım. | You tell me what you know and maybe we can make a deal. |
Belki de Starkov ile bir anlaşma yaparsın. | Maybe you can make a deal with Starkov. |
Bir anlaşma yaparsın, tanıklık etmeyeceğini kanıtlamak için parayı alırsın. | You make a deal, take the money to verify you won't testify. |
Moskova'ya gidip, geri kalanını alıyoruz, Vladikavkaz'a gider sen Aslan'la 450.000 Pound'a bir anlaşma yaparsın KGB'nin adamı Çeçenistan'a gider ve Margaret'ı alır. | We go to Moscow, take the money, and go Vladikavkaz You make a deal with Aslan for 450.000 pounds |
Ya bizimle bir anlaşma yaparsın, ve biz de meslektaşlarımızla bu işi çözeriz ya da federal polis tarafından alıkonulursun bu senin problemin. | Either you make a deal with us, and we'll solve everything with our colleagues in the federal police and you'll get yourself your real problem. |
Çünkü, ya benimle şimdi bir anlaşma yaparsın.., ...ya da bu para için yıllarca savaşırız. | Because you can either make a deal with me right now or we can continue to fight about the money for years. |
Magnussen sadece bir kişinin zayıflıklarını bulduğunda anlaşma yapar. Buna baskı noktası der. | Now, Magnussen only makes a deal once he's established a person's weaknesses, the pressure point, he calls it. |
- Jim, seninle bir anlaşma yapacağım. | -Well, Jim, I will make a deal with you. |
Peki ya şuna ne dersin, seninle bir anlaşma yapacağım. | We'll see what I say ... will make a deal ... |
"Maxine Seagrave adında bir şeytanla anlaşma yaptım. " | "So I made a deal with a devil by the name of Maxine Seagrave." |
- Annemle anlaşma yaptım. | What's goin' on? I made a deal with mom. |
- Bir anlaşma yaptım. | - I made a deal. |