Ama benim yıllarım yok. | But I don't have years. |
Arcadia' daki yıllarım boyunca, böylesine dehşet verici bir şey görmedim. | I have to say, in all my years in Arcadia, I don't think I've ever heard anything so grisly. |
Artık benim yıllarım yok. | I don't have them years no more. |
Benim yıllarım yok. | I don't have years. |
Burada kalırsam, bir kerede tüm yıllarım üstüme çullanır, o zaman toz olurum. | Because if I do, all my years will come back to me, all at once, and I will turn to dust. |
- Bak, yıllar önce ne olduğunun bir önemi yok... | Look, it doesn't matter what happened all those years ago... |
- Uzun yıllar yaşamayacağım ama... umarım Isabel'in neler yaptığını görecek kadar uzun yaşarım. | I shall not live many years... but I hope long enough to see what Isabel does with herself. |
Ama virüs, dönüşene kadar onu etkilemiyor, ...ki bu haftalar, aylar hatta yıllar sürebilir. | Yet the virus doesn't affect him until it converts, which could take weeks or months or years. |
Ama yıllar boyunca bu resme bakıp düşünürdüm, neden yüzünde öyle bir ifade var diye? | (laughter) But for years I'd look at that picture and I'd think, why does he have that expression on his face? |
Annesi yıllar evvel vefat etmiş. O da her şeyi benimle birlikte yapıyor. | Her mother passed away years ago, so she basically does everything with me. |