Önümüzdeki hafta için programlamak istiyorlar. | Oh, they wanna schedule it for next week. |
Bak ben sadece öğrencilerin derslerini programlarım. | Look, I handle students' schedules. |
Portland'daki işlerimi tekrar programlarım, | I'm gonna reschedule some things up in portland, |
-Evet, programlar güzel görünüyor. Harika bir yazı tipi seçimi. | Yes, the schedules look nice, okay. |
Acil servis kapanınca programlar karışmış olabilir. | Yeah, well, I mean, that the ER closed, maybe schedules got confusing. |
Bu yüzden programlar eşleşmiyor. | That's why the schedules don't match. |
Elinizdeki dosyalarda detaylı bütçe ve programlar var, bizim çektiğimiz ruhsat kopyalarında da. | There's more detailed budgets and schedules in your folders, along with copies of the permits that we pulled. |
Neden öğleden sonra tekrar bir araya gelmiyoruz. Kafalar ve programlar boşaldığında. | Why don't we reconvene this afternoon when heads and schedules are a bit clearer? |
-Her şeyi programladım. | I've got it all scheduled out. |
Ah, hayır, bunu yarın için programladım. | Oh, no, I scheduled it for tomorrow. |
Bir MRI testi programladım herşeyin dört dörtlük olduğuna emin olmak için. | I've scheduled an MRI to make sure that everything is A okay |
Bu denklemin işe yaraması için aktivitelerimizi programladım. | To help this equation come out right, I've scheduled our activities. |
Tedavi randevularınızı programladım. | I've scheduled your medical appointments |