Dalaletten hala caymak için vaktin var Bay Fish. | There's still time to recant of your heresy, Mr. Fish. |
Fikrimden caymak, söylediğimin, söylemek istediğim şey olmadığı anlamına gelir. | To recant would be to imply that I do not mean what I say. |
Katharlar kuşatıldıklarında onlara son kez özgürlük şansı tanındı sözünden caymak şartıyla. | As the Cathars were rounded up, they were offered a last chance of freedom, provided they recanted. |
İfadenden caymak zorundasın, Otto. | You need to recant your statement, Otto. |