Evet baktık ama senin tavsiyene kulak vermek istiyoruz. | Yes, but I'm asking you: What do you recommend? |
O zaman bilime neden kulak vermek istemiyorsun? | Why don't you want to hear the science then? |
Siz kimseye kulak vermek istemiyorsunuz. | You just don't want to listen to anybody. |
Tek yapman gereken buna kulak vermek. | All you need to do is follow through. |
Üstelik tek yapmamız gereken mantığın sesine kulak vermek. | We can save Nassau and all it takes is for us to do a very reasonable thing. |
Hisarı devre dışı bırakmadan bu işi çözmenin etkili bir yolunu biliyorsan seve seve kulak veririm. | Now, if you can see a way, an effective, credible way out of this that doesn't involve disabling the fort, I would love to hear it. |
Ya emekli olmasını bekler ve sırrını satın alırsın, ya da ben nasıl yapardım, ona kulak verirsin. | You either wait for him to retire and buy the secret, or you listen to how I would do it. |
İyi bir kahya kulak misafiri olmaz dikkatlice kulak verir. | A good butler does not eavesdrop he discreetly overhears. |
Ama ben hislerime kulak verdim. | But I did come to my senses. |
Birbirlerini uyandırdılar: çivilendim olduğum yerde, kulak verdim. | That they did wake each other: I stood and heard them. |