| Batı Yorkshire halkına güven vermek açısından neler söyleyebilirsiniz? Bu vahşi katiller adalete teslim edilecek mi? | 'What can you say to assure the people of West Yorkshire, and beyond, that these violent criminals will be brought to justice? |
| Bugün, size güven vermek için buradayım. | I'm here today to reassure you. |
| Masöre evli olduğumuza dair güven vermek için gizli bir hikayemiz olması gerekmez mi? | Shouldn't we have like a cover story in order to reassure the chiropractor that we're married? |
| Omar müşterilerine güven vermek için bir reklam filmi çekmeyi düşündü. | To reassure potential customers, Omar has decided to film a commercial. |
| Sızıntının sonucu olarak, Savunma Bakanlığı her bölgedeki kontrol noktasındaki güvenliği arttırdı ve bunun tekrar olmayacağına dair insanlara güven vermek için, Karantina Bölgesi'ndeki devriyeler arttırıldı. | And as a result of the breach, the MOD has reinforced security at every perimeter checkpoint and significantly increased patrol within the Quarantine Zone to reassure people this will not happen again. |
| Umarım bu size güven verir. | I hope that... reassures you. |
| Kendime yeniden güven verdim hemen: | I am reassured right away: |
