| Bilhassa tahta çıkmak için. | Not least to sit on your throne. |
| Bir Bourbon olarak Antoine'in Charles'tan sonra tahta çıkmak en doğal hakkı. | As a Bourbon, Antoine has the best claim to the throne after Charles. |
| Her şey Loki tahta çıkmak istediği için. | All this because Loki desires a throne. |
| Merak ediyorum, bugün hainleri yok etmeseyim, kaç kişi tahta çıkmak isteyecekti? | I wonder, to this day, if I had not eliminated the traitors, how many more would claim the throne for themselves? |
| Ona, Pétain hükümetinin monarşiyi geri getirmeye karar verdiğini, sizin de tahta çıkmak üzere, tanınmayacak şekilde seyahat eden Fransa tahtının varisi olduğunuzu söyledim. | I told him the Pétain government had decided to re-establish the monarchy, and that you were the pretender to the throne of France, travelling incognito, on your way to be crowned. |
