| -Buradan çıkmanın bir yolunu bulmak gibi. | - Like try to find a way outta here! |
| Acımasızca davranmamanın bir yolunu bulmak isterdim, ...ama bunun ikimize de bir fayda sağlayabileceğini sanmıyorum. | I'd like to find a way not to be cruel, but I don't think it would be serving either one of us. |
| Adam öldürmek kolay, bir yolunu bulmak lazım. | We have to find a way. Killing someone's easy. |
| Ama bir yolunu bulmak zorundayız. | But we have to find a way. |
| Ama buradalar ve başka biri onları bulup sahip olduğumuz her şeyi mahvetmeden onları içeri sokmanın bir yolunu bulmak zorundayım. | But they're here. And I gotta find a way to bring them in before someone else finds 'em and they screw up everything we got here. |
| - Ben annesiyim Julia. Büyütmenin bir yolunu bulurum. | I'll find a way for him to grow. |
| - Tamam tamam bir yolunu bulurum. | - I'll find a way. - Thank you. |
| - Yine de bir yolunu bulurum. | I'd still find a way. |
| Ama herşeyi berbat etmenin... bir yolunu bulurum. | I'm really good at this part, the beginnings of relationships, but eventually I always find a way to... destroy them. |
| Bana kaşık vermezse bile umrumda değil. Yemenin bir yolunu bulurum. | Even if she doesn't give me a spoon, I'll find a way. |
| * Eğer seversen birini, kalmanın bir yolunu bulursun * | ♪ when you love someone, you find a way ♪ |
| - Eh, muhtemelen sen bir yolunu bulursun. Özellikle de sana göz kırpan tüm o keşişlerle. | Well,you'd probably find a way, especially with all those monks batting their eyes at you. |
| - Ya ödemenin bir yolunu bulursun ya da... | So either you find a way to pay or... |
| Ama devam etmenin bir yolunu bulursun. | But, somehow, you find a way to go on. |
| Anlaşmanın bir yolunu bulursun. | You find a way to work through it. |
| Ah, kardeşim her zaman kendisini takdim etmenin bir yolunu bulur. | Oh, my brother always finds a way to introduce himself. |
| Babam Noel'de gelmenin hep bir yolunu bulur. | My dad always finds a way to come home for Christmas. |
| Betondan yarattığımız ormanlarda bile çamur, var olmanın bir yolunu bulur. | Even in the concrete jungle, dirt finds a way to come into being. |
| Eğer aşk gerçekse, bir yolunu bulur. Ve Avatar olmak da kızlarla olan şansına zarar vermez. | When love is real, it finds a way and being the avatar doesn't hurt your chances with the ladies, either. |
| Eğer yaptığınızda iyiseniz, sizi ödüllendirmenin bir yolunu bulur. | If you're good at what you do, it finds a way to reward you. |
| - Ağınızı düzeltmenin bir yolunu buldum sanırım. | Well, I think I may have found a way to fix your network. |
| - Oyunu değiştirmenin bir yolunu buldum. | I found a way to change the game. |
| - Sonunda bir yolunu buldum. | I have finally found a way. |
| - Çıkmanın bir yolunu buldum. | -I found a way out. |
| - Şifreni okumanın bir yolunu buldum. | I have found a way of reading that code. |
| - Bunu yapmanın bir yolunu bulacağım. | I will find a way to do it. |
| - Seni indirmenin bir yolunu bulacağım. | - I will find a way to bring you down. |
| Ama karşılığında söz veriyorum ki yeni evinizdeki mutluluğunuza zarar vermeden önce Edwin Drood'la aranızdaki bu saçma tartışmanın son bulması için size yardım etmenin bir yolunu bulacağım. | But in return, I promise I will find a way to help you bury this foolish argument with Edwin Drood before it ruins your happiness in your new home. For me. |
| Anne, senin kurtarmanın bir yolunu bulacağım. | Mother, I will find a way to release you. |
| Ben bir yolunu bulacağım. | I will find a way. |
