Ama Afrikadan gelen bir kargo uçağı yanaşmak üzere. | But a cargo plane from Africa am already on final approach. |
Bilgi alınır alınmaz ona yanaşmak için burada olmalıyım. | I need to stay here and make the approach as soon as we've got some info. |
Burası insanlara yanaşmak için doğru yer değil. | This isn't the place to approach people. |
Direk Cahill'e yanaşmak daha kolay olmaz mı? | Wouldn't it be easier to just approach this cahill guy directly? |
Hava aracı yanaşmak üzere. | Drone on final approach. |
Ben yanaşırım. | I'll make the approach. |
Sadece malın el değiştirmesini izle, ben sonra ona yanaşırım. | Just watch the exchange and I'll make the approach later. |
Dişi, öne doğru yavaşça sürünürken ötekisi karşıdan yanaşır. | While one lioness slowly creeps forward... another approaches from cover. |
NASA Kongreye bir anlaşmayla yanaşır. | NASA approaches Congress with a deal. |
Birkaç ay önce ortaklık için ona yanaştım. | A couple months ago, I approached him about partnering up. |
Ona yanaştım demedim. | I wouldn't say I approached him. |
Seni takip etmek için sana yanaştım. | I approached you on purpose for surveillance |
Size yanaştım, çünkü... | I approached youthen because... |
Yatağa yanaştım. | I approached the bed |