-Belki ödünç verilmek istemiyor. | -Maybe she doesn't want to be borrowed. |
Adam başkana verilmek üzere bir CD taşıyordu. | What he doesn't know is that man had a computer diskette that he was trying to get to the President. |
Bakıcı aileye verilmek istemezsin. | You don't want to end up being taken away. |
Bir milyon dolar, Samuel Mortimer adına kayıtlı bir hesapta ve yarışmayı kazanan kişiye verilmek üzere Toronto Bankası'nda güven içinde yatıyor. | A million dollars was taken out of an account under the name of Samuel Mortimer and placed in trust with the Bank of Toronto, to be released to the winner if the terms of the challenge are met. |
Bu plandan vazgeçmezseniz sizi ihbar etmekle tehdit etti ve intikam almanızdan korunmak için de, ölümünden sonra polise verilmek üzere, o mektubun bir kopyasını yazıp sakladığını bildirdi. | And, in order to protect herself from your retribution, /she hid a copy of that letter /to be read in the event of her death. /And told to you that she had done so. |
Eğer ölmezsem mahkemeye verilirim. | If I don't, I get court- martialled for desertion. |
Bir tek rahiplerin tanrılarla konuşmasına izin verilir. | In the modern world that stuff doesn't happen. |
Eğer bulunamazsa çocuk yeni bir aileye verilir. Lisa'ya olduğu gibi. | and if cps doesn't find one, the baby will go into foster care, which is what happened to lisa. |
İş görmeyen her alet geri alınır... yerine sağlamı verilir. | Any item that don't do what it's supposed to will be exchanged for one that does. |
Önce evlatlık olarak verildim ama olmadı. Sonra yatılı okul. | I started off being fostered, but... it didn't work out. |