suçlanmak

"Suç oranları yükselirken suçlanmak istemiyorsan, düşerken de övünmeyeceksin" demişti.

- A wise man once told me years ago when I wasn't even a sergeant that you should never take credit when the crime rate drops unless you want to take the blame when it rises.

# Genç ve saftım, suçlanmak için seçildim #

# I am young and naive, choose to blame me... #

- Gerçekten canım hiç suçlanmak istemiyor.

You know, I really don't feel like being blamed.

Ama daha da önemlisi, başına gelenler için suçlanmak da istemiyoruz.

But more importantly, we don't want to be blamed for what's happened to him.

Bak, elinde olmadan başına gelen şeyler yüzünden... suçlanmak ne demektir, bilmiyor olabilirsin.

Look, maybe you don"t know what it"s like to be blamed for the terrible things in your life that you have no control over.

Sana bir şey olursa ben suçlanırım.

If anything happens to you, I get the blame.

Sana bir şey olursa ilk ben suçlanırım.

No, if anything should happen to you, I'd be the first one blamed.

giderseniz, ben suçlanırım !

If you go, I'll be blamed.

Aksi halde, herkes ölür ve sen suçlanırsın.

If not, everyone dies and you'll be to blame.

Sen suçlanırsın!

You're to blame!

Ya burada kalır olanlar için suçlanırsın ya da bu parayı alıp yeni bir hayata başlarsın.

You either stay here and be blamed for what happened, or you take this money and you go and you start a new life.

Dünya iktidarsızsa, Yahudiler suçlanır.

When the world is impotent, it blames the Jews.

Aralıksız olarak kocamın ölümüne sebep olmakla suçlandım.

I am repeatedly blamed for causing my husband's death.

Ben Amerikan tarihindeki en büyük öğretmen grevi için zaten suçlandım.

I've already been blamed for the largest teacher's strike in US history.

Ben de ortada oynadım ve oyun kurucunun beceriksizliği yüzünden hep ben suçlandım.

I played center, and I always got blamed for a quarterback's clumsy hands.

Ben ihmalle suçlandım.

I got blamed for the breach.

Bu doğru ve bende suçlandım.

That's true and I am blamed.