Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Ali para getirmek. | Ali bring money. |
Diğer Kuran kurslarında, çocuklar öğretmene para getirmek zorunda. | In other Koran schools, children have to bring money to the teachers. |
Eve para getirmek zorundaydım. | Well, I had to bring money into the house. |
Sen para getirirsin, ben insan öldürürüm. Bu savaşta ikimiz de aynıyız. | You bring money and I kill people, we're the same, you and me, in this war. |
Biraz para getirdim, al. | I brought money. --Here. |
Tikki'ye para getirdim. | I've brought money for Tikki. |