Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Bazen yılmadan üstesinden gelmek, dümeni kavramak ve fırtına ile yüzleşmektir. | Sometimes you manage to soldier on, clutch the steering wheel and face the storm. |
Kendi mutfağınızda dolaşırken hissettikleriniz tamamıyla aynıdır, ...aradığınız bir takım anahtarı kavramak. | That's exactly how it feels when you're walking around your own kitchen, clutching a bunch of keys that you're looking for. |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
English | clutch | Italian | aggavignare,avvinghiare |
Spanish | empuñar |