"...ama onlar hayatlarının sonuna kadar bunu hatırlamak zorunda kalacaklar. | "but they'll have to go on rememberin' for the rest of their lives. |
"...hatırlamak..." | "...remembering..." |
"Nottola'yı anlamak için, sadece, geçen on yılın.. ..en büyük inşaat skandallarında onun imzasının olduğunu.. ..hatırlamak yeterli. | "To understand Nottola, we need only remember that the biggest construction scandals of the last decade bear his signature. |
"Sana bizzat veda etmeliydim. Ama senin hep gülümseyen halini hatırlamak istiyorum. | "I know I should've said good-bye in person, but I always want to remember you smiling." |
"İki ismi bir arada hatırlamak zor mu geliyor?" | "Do you find it difficult remembering two of them?" |
"Anlat ve unutayım, öğret, ve belki hatırlarım.. | "Tell me and I forget, teach me, and I may remember," |
"Ağaçta kuş görünce hatırlarım, 3 eylül olmalı". | "I see a bird and I remember, it's gotta be the third of September". |
"Biyografi Kanalı" benimle röportaj yaparsa bunu hatırlarım. | I'll remember that if I'm ever interviewed by the Biography Channel. |
"Duyarım, unuturum görürüm ve hatırlarım yaparım ve anlarım." | "I hear and I forget." I see and I remember. "I do and I understand." |
"Smells Like Teen Spirit" duyduğumda.. ..stüdyoda geçirdiğimiz en.. ..küçük anları bile hatırlarım. | "Smells Like Teen Spirit" on the radio, I remember those really simple moments of being in the studio. |
"Easy Rider" filminden alıntı yaptım. Geçen yaz o filmi bana zorla izlettiğini hatırlarsın belki. | I'm quoting "Easy Rider", which you may remember making me watch last summer. |
"Her zaman mutluluk veren şeylerden daha çok, üzüntü veren şeyleri hatırlarsın." | "You always remember the sad more than the happy". |
"O ebediyen işe yaramaz bir müdür yardımcısı" deseler bile sen benim nasıl biri olduğumu hatırlarsın, değil mi? | Even though they say I'm forever a powerless vice principal you'd remember who I am. |
"Sevgilim, beni uzaklara gittiğim zaman hatırlarsın." | "Sweetheart, you'll remember me only when I fall apart" |
"Umarım ne kadar şanslı olduğunu hatırlarsın." | "I hope you remember how lucky you are." |
"Deniz hatırlar boğulanları ve kötü düşlerin duvarı parçalar beni ve ölümü." | "The sea remembers those who drowned... and a wall of bad dreams... divides me and thedead." |
"ama kim hatırlar ? | "But who remembers? |
"kim hatırlar? | "Who remembers? |
- Beni hatırlar mı acaba? | - Wonder if she remembers me? |
- Bizi hatırlar mı dersin? | - You think he remembers us? |
"Ailemle, eski evin verandasında oturup"... şarkı söyleyip dans ettiğimiz günleri "hatırladım". | I remembered the days when I sang and danced with my family on the porch of the old house. |
"Ben hatırladım." | "l've remembered." |
"Eğer gidersen, pişman olursun." dediğini hatırladım. | And I remembered, "If you go, you'll be sorry. If you go, you'll be sorry." |
"Yanlışlıkla" ile kastım, sarhoşların tatlı çöreklerini ne kadar sevdiklerini hatırladım. | And by "mistake," I mean I remembered how drunks love their doughnuts. |
"Yardım et anne! Korkunç bir şey hatırladım!" | "Mum, help me, I've just remembered something horrible." |
"Benden şüphelendiğini hatırlayacağım." | "I will remember you doubting me." |
- Shannon'ın nerede olduğunu hatırlayacağım. | - I will remember where Shannon is. |
-Hepinizi sevgiyle hatırlayacağım. | -I will remember all of you fondly. |
Adını daima hatırlayacağım... | I will remember your name. |
Ama ben onu en iyi arkadaşım olarak hatırlayacağım. | But I will remember him as the guy that am my best friend. |
Bana söylediğin bir şeyi hatırlıyorum. | You know, I was remembering something that you told me. |
Kısık sesini ve berbat dilbilgisini hatırlıyorum. | I was remembering her low voice and how bad her grammar was. |
Parçalar halinde hatırlıyorum sanmıştım, birleşecek olan bir bulmaca gibi. | I thought I was remembering it like a puzzle that would come together. |
Senin evindeyken söylediğin bi şeyi hatırlıyorum... bir adamı öldüren Johnny Smith'in sen olamayacağı hakkıda. | What are you talking about? I was remembering something you told me back at your house, about how the Johnny Smith that you saw killing other man couldn't be you. |
Tanıştığımız günü hatırlıyorum. | I was remembering when we met. |