| - Evet, uzatmak. | - Yes, extend it. |
| -Deneyimi uzatmak istemiyorum. | I don't want to extend the experience. |
| -İznini uzatmak istiyor musun? | - Want your leave extended? |
| Ah, elini çabuk tutsan iyi edersin, ...çünkü bu ilişkiyi korumak için kendimi diğer alanlarda uzatmak istemiyorum. Ne dediğimi anlamışındır. | Oh, but you've got to do it quick, because I don't want to extend myself in other areas to keep this relationship going, if you know what I mean. |
| Ama ben sözleşmenizi uzatmak niyetinde değilim, Bay Leroy. | But l don't really want to extend your contract, Mr. Leroy. |
| - Arkadaşlık eli uzattım. | I extended the hand of friendship. |
| - Evet, biraz uzattım. | - Yeah, an extended one. |
| Ben de kendi tatilimi uzattım. | Well, I extended mine, too. |
| Burada, etek boyunu şöyle iyice uzattım. Böylece dikkatler gözlere çekiliyor. | Now what I did am I extended the hemline down like that, so it brings the attention back up to the eyes. |
| Dokunmak zorundaydım. Yavaşça işaret parmağımı uzattım. | I had to touch it and I slowly extended my index finger. |
| Bak, tatmin oldum.Sözleşmemizi üç sene daha uzatacağım. | Look, I'm satisfied. I will extend our deal to three years. |
| Roma ziyareti süremi uzatacağım. | I will extend my stay in Rome. |
