- Birini tuzlamak eğlenceli değil. Herkes kaybediyor. | There's no joy in salting someone. |
Bu noktada görünüyor ki sanki 300 yıllık kemikler şaftı tuzlamak için kullanılıyorlar. | At this point, it appears as if the stolen 300-year-old bones are being used to, you know, salt the shaft. |
Morina balıkları kesildikten ve temizlendikten sonra tuzlamak için tuz yığınıyla çukur yaptığımız "sırtımızı çalıştırmak" dediğimiz bir iş vardı. | We used to do what we called working your back, digging trenches in the salt in the hold to salt cod after it am sliced and cleaned. |
Neden biri onu tuzlamak istesin ki? | Why would anyone wanna salt it? |
Rex öldüğünde, yumurtamı tuzlamak ya da araba yapmak gelmiyordu içimden. | When Rex died, I didn't know if I wanted salt on my eggs, let alone keep building cars. |
Banyo tuzlarım, duş jelim var... | I have bath salts, shower gel... |
Kokulu tuzlarım nerede? | Where are my smelling salts? |
Yani... O üniformalardan birini giyebilirim, burgerleri havaya fırlatıp... patatesleri tuzlarım. | I might be wearin' one of them uniforms, flippin' some burgers... salting' some fries. |
Bazı dengeli sıvı çözeltiler bulduk orada, tuzlar, proteinler... | We found some solutions there for balancing liquids, salts, and proteins. |
Bu değerli tuzlar ve sosyalleşme fırsatı... filleri çok uzaklardan buraya getiriyor. | The precious salts and the chance to socialise bring in elephants from far and wide. |
Eriyebilen tuzlar suda erir ve su buharlaştıkça binaların tuğla ve taş hatta beton gibi gedikli malzemelerinde tuz miktarı artar. | soluble salts dissolve In water, And as the water evaporates, |
Fakat farklı aşamalarda farkı tuzlar farklı mineraller kristalize olur. | But, at different stages, different salts, different minerals, crystallise out. |
Ne tür bir insan başka bir insan evladını tuzlar ki? | What kind of a person salts another human being? |
Balık tutmaya gideceğini bildiğim yerdeki suyu tuzladım. | I salted the waters where I knew he'd be fishing. |
Eti tuzladım. | I've salted it just right. |
Her şeyi tuzladım zaten. | I already salted everything. |
Kapıları ve pencereleri tuzladım. | I salted the doors and windows. |