"Kokuda yuvarlanmak" deniyor. | - It's... Oh. - It's called a scent roll. |
* Biraz yuvarlanmak isterseniz arabamda * | ♪ If you want to roll in my Mercedes ♪ |
- Hayır, bir tepeden yuvarlanmak istemiyorum. | -I don't want to get rolled down a hill. |
- Ne için? Dink adlı bir çocukla kanepede yuvarlanmak için mi? | Room to what, roll around on the couch with some boy named Dink? |
- Onunla biraz daha yuvarlanmak? | Want to roll around on the ground with him some more? |
Ben yuvarlanırım. | I'll roll over. |
Bir cumartesi günü, onun maçı varken müzik mi dinler, kaplumbağa mı sever öğrenmek için veya elbiselerinin içinde yuvarlanırım diye gizlice odasına girdim. | So one Saturday when he had a game I broke into his room to see what music he am into or turtles or roll around in his clothes, or whatever... |
Seni uyarayım, yatakta yuvarlanırım. | But I warn you, I'm a roller. |
Yakult'la beraber yuvarlanırım ben de. | I'll... I'll roll with yakult. |
# Sen yollarda yuvarlanırsın # | # Well, you roll on roads # |
Müziğin için yuvarlanırsın, ta ki kokusu sonsuza dek üstüne sinene kadar! | You roll around in a pile of music until the scent of music is on you forever! |
Somurtmanla, gülmenle yerlerde yuvarlanırsın. | You--you laugh, you sulk, you roll on the floor. |
Çünkü geçmişe doğru yuvarlanırsın... | 'Cause you'll roll right past... |
"Buzlar çukura doğru yuvarlanır o yüzden üçgen içinde kalır. " | "The ice rolls down from the valleys so it's in triangles." |
Bir tepeden yuvarlanır, bir sonrakine "zor" çıkar. | That's right, rolls down one hill, can hardly get up the next. |
Collins direksiyonu kırar, şarampole yuvarlanır. | Collins swerves,rolls down the embankment. |
Kaybeden yokuştan aşağıya çıplak yuvarlanır? | Loser rolls down the slope naked? |
Nelson nehre yuvarlanır, yerinden fazla uzaklaşır. | Three. Nelson rolls down the creek, way past his mark. |
Araba savruldu, birden kapı açıldı, yuvarlandım, yuvarlandım. | The car shook; the door opened and I rolled and rolled. |
Bir şeye uzanırken, yuvarlandım. | I am reaching for something and I kind of rolled off. |
Diğer tarafa yuvarlandım. | I just rolled over to the side. |
En kötüsü de orada kocaman bir çiş torbası vardı üzerine yuvarlandım ve patlayıp her tarafımı batırdı. | The worst part am there am a big bag of pee and I rolled over on it and it like burst all over me. |
Hey Allahım, Alt tarafı bi parça şeker düşürdüm sonra da tepeden yuvarlandım. | God, I bent down to pick up a piece of candy and rolled down a hill. |