Adanın volkanik kül ve lavdan oluşmuş çıplak yamaçları, yuvalamak için ideal mekânı sunuyor gibi. | The island's barren slopes of volcanic ash and lava might seem to offer perfectly good sites for a nest |
"Küçük insanlar için küçük yuvalar" derdi hep. | She used to say "Little nests for little people." |
Bazı yuvalar 50 yıldır aynı aileye ait. | Some nests have been in the family for 50 years. |
Bilirsin, yuvalar kafese benzer. | You know, the nests look like cages. |
Bu bir Osmia avosetta*. Yalnız yaşayan arı. Çiçek yapraklarından harika yuvalar inşa etmekle ünlüdür. | That's an osmia avoseta-- solitary bee famed for building exquisite nests from flower petals. |
Bu da altın omuzlu papağanlar için eşsiz yuvalar demek. | Sue has found the nest floor covered with a grub that is unique to the nests of golden-shouldered parrots. |